''Yoktur, eminim. Ben hala nereye gittiğini merak ediyorum gözlerini kapadığında. Nereye gidiyorsun?''
'Filmlerden sahneler aldım. Yemyeşil bir çayır var. Güneşin batmasına yakın, batmasın diye ona doğru koşuyorum. Belki tutabilirim. Öyle bakma, istemiyorum batmasını. Asılı kalsın güneş, tam da turuncu ışığı bonkörce yaydığında. Belki de güneşi idam etmek bu dediğim ama... Bilmiyorum.'
''Peki ne hissediyorsun? Bile bile... Batacağını bile bile koşuyorsun.'
'Olsun, başka bir filmden rüzgarı da aldım. Kirpilerimi, saçlarımı yalayarak geçen rüzgarı seviyorum.'
'' Peki, gökyüzüne bakman, yolda yürürken, insanlar sana bir şeyler anlatırken, durup gökyüzüne bakman? Dakikalarca öyle kalman?''
Gülümsedi. 'Onu, hapşurmak için yapıyorum. Güneşe bakınca hapşuruyorum. Rahatlatıyorum.'
''Sadece iki dakika, sadece iki! Duygularını öğrenebilmem için yanımda cımbızla mı gezmem gerek! Sormuyorum başka soru.''
Gülümsedi ve gözlerini kapattı. Güneşi yakalayamadı ve güneş bir kez daha battı.