3 Temmuz 2012 Salı

BİLANÇO

1. gün öncesi; yolculuk...

'Rezzan, OGS var mı sende OGS?'
--'Yok baba;
' O zaman bununla git;
-- Hönk! (İçimden böyle bir ses efekti yaptım.) Ölüyo muyum acaba ben, harbi mi baba?
 ''''Harbi ne Rezzan, harbi ne? Bir öğretemedim size kibar olmayı'''' dedi annem. 

Ben istedim bir göz babam verdi iki göz,bir de kontak lens.( Bu hiç kullanmadığım bir tabirdir ama ne hikmetse işte, yazıvermiş bulundum)
Çıktım yola.

Arabayı, dersane ve ev arası kullandığımdan, okul taşıtı gibi olmuştu artık benim gözümde. Siyahlı- sarılı, 'Dur!' tabelam eksik bir tek..

Bu sefer ise; İstanbul' a gidip arkadaşımı alacak daha sonra da Keşan/ Erikli'ye doğru yola çıkacaktık.

İstanbula gidene kadar, 'Bism.. Allahım kaza yapmıyım n'olur, Enyelesvelaaa, Allahuekber'  diye diye gittim, arkadaşımı aldım.

Erikli' ye gidene kadar; sadece bir kere mola verdik.
İşkembe çorbası içtim ayıptır söylemesi, bol sarımsaklı..
Arkadaşımın 'Ya Rezzan allahaşkına nefes verme, kuscam şimdi, mercimek çorbası vardı orda mis gibi, allaam ya, iki dakikada kamyoncuya bağladın işkembe mişkembe' tarzındaki cümlelerini nefesimi ara ara tutmaya calışarak dinledim.


Erikli'ye vardığımızda saat sabaha karşı dörttü. 
Pintiliğim tuttu, 'Gel kızım arabada uyuyalım, nedir yani, bi kaç saat sonra geçeriz eve, para vermeyiz hem de' dedim. Teklifim kabul edildi, sarımsak kokusunda bayıldık zaten. :]

1. Gün..
' Hay allaaam ya! su sıcak akmıyor Rezzan! Hayret birşey!'
---'Sen onu bırak kızım, gel bak buraya karıca basmış buraları hep'. Gelip bakmadı.
' Çamurlu Rezzan bu suuuu!!!' dedi.
---' Anı, arkadaşım bunların hepsi, anı eheh' dedim sevimli sevimli.
' Gülme Rezzan, valla sinir oldum şu an' dedi. Sustum.


2. Gün...

Çok özenmişimdir. 

Sabahın köründe kalkıp havuza, ne bileyim, denize yüzmeye gidenlere, inceden inceden imrenmişimdir.

Sabahın köründe kalktım. Arkadaşım, piiii, uyuyor tabi.

Şıpıdık şıpıdık terliklerimi giydim, yaşıma hiç yakışmayan iri çiçekli, pembe havlumu aldım, özgüvenim tam, çıktım kapıdan. Havuza doğru yürümeye başladım. Kimsecikler de yok, 'ooohh miss valla; sağlıklı yaşam oğğ-luumm eheh' diye, sırıta sırıta yürümeye devam ettim.

Şu hayatta ben çok, nasıl denir, 'g.t' olmuşumdur. 
Öyle ya da böyle, bir şekilde de çeviririm lafı, o durumdan kurtarırım kendimi.
Ama; Allah hiç kimseyi ayağında o terliklerle ve elindeki o havluyla g.t etmesin. Amin.
Açıklaması yok çünkü. Ciddiye alınma ihtimalin, ikna edici olma oranın sıfır, ya sıfır!

Havuz görevlisi bey amca: 'Kızım! Kızım! Kapalı havuz, görmiyor musun?' dedi. 
'Heee, öyle mi?' dedim şıpıdık terliklerimle, zaten ha koptu kopacaklar, ayağımı sürüyerek yürüyerek de söyledim ya. (Bknz: Kıyafet Matematiği adlı yazı- mazıya..)


N'apıyım, istikameti çevirdim kaldığımız karınca yuvasına doğru ayağımı sürüye sürüye.
Kulaklarımın iyi duyduğundan bir haber havuz görevlisi bey amca, arkamdan 'Koc-ca tabelayı görmemiş, kapıyı zorluyo bir de!' diye homurdandı.


Üzerimde döpyes olsaydı, böyle mi olurdu? Çevirirdim bir şekilde lafı.

Kapıya geldiğimde terliğim koyverdi kendini, koptu. 
Açtım kapıyı..
Arkadaşım kalkmış, uykulu uykulu; 'Saat kaç' diye sordu.
Sekiz buçuk olmasına rağmen 'on!' dedim.. 

Odama çekildim, o anda aklıma gelmeyen, verebileceğim mantıklı, kibirli cümleleri hayal ettim.  Uyumuşum sonra...


3. Gün...

Devamı haftaya...









   

1 yorum:

Unknown dedi ki...

Devamı haftaya mı? :/ Oooo! yoooo!