5 Temmuz 2012 Perşembe

Çeliker Ltd.Şti

         Başlık bir çoğunuz için yabancı gelmiş olabilir belki Fetttah Tamince dersem biraz daha tanıdık gelebilir. Hala mı yabancı geldi? O zaman Rixos otel dersem kesin bir yerden çıkarırsınız...
         Sosyolojinin giriş kitabı olarak kabul edilen ve hemen hemen her sosyoloji öğrencisinin okuduğu çok sevdiğim bir kitap vardır... "Hayvanlar çiftliği". Bu kitapta kısaca ormandaki hayvanlar Arslanların adaletsiz tutumundan sıkılarak bir devrim yapıyor ve domuzları başa getiriyorlar. Domuzlar başa geldikten sonraki ilk beyanatları ise şudur: "Bütün hayvanlar eşittir, Domuzlar daha da eşittir". Yani her iktidar kendi daha eşit insanlarını yaratır. Yada bunu biraz günümüze uyarlayacak olursak her iktidar kendi zenginlerini yaratır. Zamanında ülkücülük adı altında bunun meyvesini yiyen Cevahir AVM'nin sahipleri de buna güzel bir örnektir.
        Sebepsiz zenginleşme... İktisat okurken hepimiz bunu duymuşuzdur. Bu zenginleşme günümüzde Borçlar Kanunun 61-66 maddelerinde suç unsuru sayılmaktadır. Eğer Çeliker holding'in 2002 öncesi ve 2002 sonrası borsadaki hisse senetlerine bir göz atacak olursanız sanırım daha ne demek istediğimi daha iyi anlarsınız. Yada şöyle bir örnek vereyim: Sayın Tamince bir konuşmasında lise son sınıfta okurken 25 bin doları olduğunu söylemiştir. Lise son sınıf öğrencisinin 16-17 yaşlarında olduğunu düşünürsek şu anki yaşının da 40 olduğunu biliyorsak basit bir hesapla sayın Tamincenin geçen yıllar içinde senede yaklaşık 40 milyon dolar kazandığını görüyoruz.
         Aslında ben her iktidarın kendi zenginlerini yaratmasının çokta yanlış olduğunu düşünmüyorum ama yanlış olan yanlış konularda yanlış insanları zengin etmektir. Bugün turizm denilince akla ilk gelen insan sayın Tamincedir. Peki kendisi turizme ne gibi bir katkı yapmıştır? Ya da şu soruyu sormak daha uygun olur: Bugün Türk turizmi özellikle de Yunanistan, İspanya ve Portekiz gibi ülkelerin krizle boğuştukları fırsatlarla dolu bu sene istenen seviyede midir? Bunlara başka bir yazıda değineceğim ama burada sadece şunu belirtmek isterim ki sayın Tamincenin Türk turizmine tek katkısı Rixos otellerini özellikle de Bodrum Rixos'u Osmanlı motifleri ile süsleyerek yükselen Osmanlıcılık akımına olan yaptığı katkıdır.
   

BİLANÇO 3. gün

3. Gün


Her sene tatilin üçüncü günü, bünyemde inanılmaz ve karşı konulmaz bir 'boncuklu bileklik takma' arzusuyla uyanırım. 
Adetten midir, bilinmez, tatile giden, gittiği yerde, akşam üstü açılan incik bocuk tezgahlarından illa bir bileklik alır. Bu nasıl karşı konulmaz bir histir? 
Tatilde alınan bileklikler gizemlidir, değişiktir yani; şehir merkezlerinden alınanlardan. Eve döndüğünüzde 'pufff!' yer yarılır içine girer, bir daha da bulamazsınız.
Hazır konu açılmışken; bir çift küpe gizemini de asla anlayamayacağım. Birbirinine bu kadar uyumlu bir çift küpe, her nasılsa sabah olduğunda, gece konulan yerde  'yekpare' bulunuyor. Ne oluyor o gece, hala bir sır... Sevgili yazarımız Mehmet Demir olsaydı : 'İsrail ve ya Amerika var bu işin içinde, kesin yani'  derdi. :]  Naber Mehmet? :]




Neyse, konuyu dağıtmayalım..
Denizden döndükten sonra koştura koştura incik boncuk tezgahlarına gittim. Çeşit fazlalığı beni daha da iştahlandırdı. B.kumda boncuk arama kıvamında tüm tezgahları tek tek, yavaş yavaş, diğer insanların görüş alanını kapaya kapaya, sınırları zorlaya zorlaya ilerlerken 'Geçici Dövmeci' gördüm.


'Yooo Rezzan saçmalama, olmaz, o kadar da değil' diye içimden geçirirken gözüme dövmeci çarptı.
Kıçından ha düştü düşecek gibi duran pantolonunu, Dolce- Gabbana (!) kemeriyle tutturmuş, saçlarını ölümüne havaya dikmiş, esmer mi esmer bir ergendi bu dövmeci.
Teypten çalan müziğe, bacaklarını hiç hareket ettirmeden sadece kollarıyla tempo tutan bir dövmeciydi bu.
Öyle dövmeci mi olur mu yahu? Ne biliyim, dövmeci dediğin ya dazlak olur ya uzun saçlı, kolları boydan boya dövmeyle kaplıdır, oynamaz, öyle öğrettilerdi bize okulda.


Öyle boş boş; oynayan dövmeciye bakarken şöyle bir ses duydum..'Abla-abla-abla!!!!'


'Çaatttt!' (Bana çarptılar.) 
'Aaaıııhhh' (Bu da benim tepkim)


Erikli'ye gelmeyi düşünen kişilere uyarımdır; 'Burada, freni olmayan bisikletleri, kalın şeritli plastik terlikleriyle durdurmaya çalışan 9-10 yaşında, çok çocuk var.  (parmak arası terliklerin karizmasını henüz anlayamamış) Olmuyor, duramıyorlar bazen. Temkinli olunuz.' 


Bana bir şey olmadı. Biraz dizimde yanma var ama geçer gibi, eve gidince buz koydum ya bir şey olmaz heralde..


Yahu konu bileklikti.. Bir saniye toparlıyorum..
Neyse, tezgahta duran adamın sinirden gözleri seyirmeye başlamışken, aldım bir tane bileklik, taktım koluma. Ondan sonraki günler, kolumda unutup onunla bronzlaştım, aferin bana.