6 Haziran 2012 Çarşamba

YENİ- ESKİ

Bir yerlerde ''yeni'' olmak kadar insanın canını sıkan, insanı bunaltan, insanın elini ayağını birbirine karıştıran ne olabilir ki?

Eski olmanın tadı, değer görmenin tadı, kendi çöplüğünün horozu olma tadı burnunda tütmeye başlar. 

^Yeni^ ye daha  ilk attığın adımda; farklılığı, kekemeliği, soğukluğu hemen hissedersin ya da hissettirirler.

Arkadaş bulma çabası cereyan eder önceleri. 
Herkesle cıvık cıvık selamlaşmalar, hal hatır sormalar, gereksiz iltifatlar vs....

Herhalde benden daha fazla ^yeni^ yi bilen yoktur. 
Okul hayatımı; yedi ayrı okulda tamamladığım düşünülürse. 
Üç senelik lise hayatım boyunca her sene ayrı ayrı okullarda okudum.
Üç ayrı lise formam var, düşünün..

^Eski^yi özleme huyumu bu olaylara bağlıyorum ben.

Her şeyden çok çabuk sıkılmamı da.
Tepkisizleşiyorum, yavaşlıyorum, konuşmuyorum, somurtuyorum.
Bu davranışlar benim 'alıştığımı' gösteriyor aslında.


Misal; nerdeyse her gün yemek yemeye gittiğim yerdeki çalışanlar, haliyle beni tanıdıklarından 'Hayırdır Hocam, canın sıkkın gibi' dediler bugün.

Cevabım, beni bile şaşırttı, 'Ah aaah!' dedim.

Aslında hiçbir şeyim yoktu. 


Sanırım, insanların 'sanı'larını çürütmekten korkan bir yapım var. 
Sordukları şeye 'yo, alakası yok' diyemiyorum.

Aslında sadece sıkılmıştım; ama başka yere gidersem; bu sefer de; orayı özleyecektim. Garip birşey yahu.


Atılım Lisesi'nde lise hayatımın son senesini geçirdim.
Şans da bu ya; kravatlar da o sene değişmişti. Herkesin lacivertti; benimki de lacivert- gri- bordo karışımı uyduruk birşeydi işte.
Zaten stresliydim yeni olduğum için; bir de kravat beni ele verince; şahtı şahbaz oldu.

^Ben yeniyim ergenlik hu hu!!^ diye damgalı yük hayvanı gibi geziniyordum ortalıkta.

 O kadar okul değiştirmeme rağmen yine üzerimden atamadığım, yapış yapış bir avanaklık vardı üzerimde. Herkese güleryüz gösterme yarışım; iyi geçinme telaşım vs...


Az kalsın kavga bile ediyordum bu adaptasyon süreci içinde. 
Ama; sonra sonra alıştılar bana :] Kavga etme ihtimalim olan kızla da iyi arkadaş olduk hatta.. :]

Böylece orası da eski oldu...


Üniversiteyi eskitmek ise çok güç oldu benim için. Çünkü orada, 'sen' yoksun. Kalabalığın; eksilse de hissetmeyeceği basit birşeysin.
Resmi bayramlarda; çiğ sesli, aynı kıyafetleri giymiş koro üyesi gibi, hiç farkedilmiyorsun. Sesin güzelmiş; çirkinmiş kimsenin umrunda bile değil, hatta şarkıya eşlik etmezsen bile farkedilmez, ağzını kıpırdat yeter.

Bende kendi çöplüğümü kurdum; hepimizin horoz olduğu.
Böylece orası da eski oldu.
Anlatacak çok şeyim oldu. Özleyecek arkadaşlarım oldu. Özlenilecek bir arkadaş oldum. 

Eskiye takılma huyum; beni biraz yordu bu aralar; 'yeni' yi eskitemiyorum; zaten neredeyse derslerim de bitti...
Her yeni girdiğim ortamda 'Falanca olsa; böyle mi olurdu; tiplere bak, Alaaam yaa' veya ' Filanca olsa şimdi, çok gülerdik bee! Ayı bunlar ayı!' veya 'Ne işim var benim burda; ağzını kapat esnerken ök-küz!'  derken buluyorum kendimi.

Benim hakkımda da onlar öyle düşünüyordur belki ama; ne biliyim işte..
Ya bende ya da bu yenilerde bir sorun var, çözemedim daha..

 
 







 














 


 

Hiç yorum yok: