11 Haziran 2012 Pazartesi

KRALİÇE 34

Yön bulma kabileyetsizi arkadaşım ile İstanbul'daydık bu hafta sonu.
Çıkamadık meydana. 
'Gel Sağdan gidelim' dedim. 'Yok- yok, Soldan' dedi. 'İyi madem' dedim. Başladık yürümeye, yürüdükçe yavaş yavaş genzim yanmaya başladı.
Taşlara sinmiş sidik kokusu kadar lanet birşey yok, ha biter ha geçer diye diye biraz daha yürüdük. 
Baktım, arkadaşım da öğürüyor, 'Malmıyız kızım, gel birisine soralım, ölcez kokudan' dedim.

Yol soracak, on iki milyon insan vardı sonuçta, İstanbul'da. 
Ben seçtim (!) o kişiyi.  Orta boylu bir kadına doğru yöneldim, 'pardon' dedim, 'nasıl çıkçaz meydana?'
Meğer o kadın, kadın değilmiş. Yardımcı olmak istedi, toparlayamadı cümlesini, arkadaşını çağırdı ^Çaycı Hüseyin^ sesiyle.. 
Arkadaşı bayan, sonradan eklenmiş göğüslerini düzelte düzelte geldi, tarifi yaptı.
Orta boylu kadın 'Napcanız orda?' dedi.

Arkadaşıma baktım, kolumu çekiştiriyor, bir yandan da burnunu kapatmış..

İçimden 'Kur-an okucaz!' deyip kaçasım geldi, gelmesine de, diyemedim.
'Saol gardaş' gibi birşey geveleyip, çekiştirildiğim yöne doğru ilerlemeye başladım.

Meydana çıktığımızda hava yeni yeni  kararmaya başlamıştı. 
Derin derin nefes aldım, aşık olduğum şehrin kokusunu çektim içime.
İki günüm vardı, yanımdaki arkadaşıma baktım, hep yanımda olacaktı o.
Göz kırptım ona, o da bana.

'Islak hamburger yeriz di mi?'  dedim. 'Tabiki tatlım' dedi.
İki gecenin sonunda da ıslak hamburgerleri yedik. Orda olanlar da bize ait kalsın.


Teşekkürler Kraliçe... :)




 

Hiç yorum yok: