10 Temmuz 2012 Salı

C. TAZ-2

Çok ağladığında, denizde yüzerken su yutmuşcasına tuzlu su tadı olurdu ağzında.
Göz yaşları gözlerinin iznini almaksının, kirpiklerini birbirine yapıştırarak süzülürdü yanaklarından.

O ağlarken alırdı kararlarını, halbuki kaç kere söylemiştim; 'Üzgünken karar alma, sinirliyken cevap verme' diye. Dinlemezdi ki beni. Ben konuşurdum o duyardı ama dinlemezdi.

Beni karşısında görünmez ederdi, toz bulutu olup uçardı ruhum. Karşısında bir et yığını olarak kalırdım. Bakmazdı gözlerimin içine, bir boşluk bulurdu; dalar giderdi. Belki de o boşluğa can veriyordu, kimbilir?
Ne düşündüğünü anlamak imkansızdı zaten.

Birgün bana; 'Birisinin bana anlam vermesini istiyorum!' dedi usul usul. Benim duymamı istememişti sanki; cevap vermemi istememişti. Kendi içindeki onlarca kişilikle konuşur gibiydi.

'Ben seni anlıyorum' diyemedim. Diyemezdim, sıradanlaşmayı göze alamazdım. Binlerce kez söylenmiştir ona çünkü.

Beni 'iyi bir dinleyici' olarak gördüğünü daha tanışmamızın ilk dakikasında anlamıştım. Ben de gönüllü olmuştum  aslında bu misyona. Ses etmedim, dinledim, hep dinledim.

Kendini eksik görürdü. Yalnız hissederdi çok. Arardı eksik yanını!
Ne alakası vardı, eksik miydi ki o, kendisini tamamlayacak birini arıyordu?!
O kadar tamdı ki; yanına yaklaşan taşırıyordu, gönlündekileri, zihnindekileri..
Ha, bir de yaşlarını..
O bunu bilmezdi. Kendisi ile ilgili gerçeği ona  asla söylemedim.

Sıradanlıklar içinde kavrulan insanların yanında parlardı, farkedilirdi, zaman geçse de unutulmazdı.
Ama o bunu bilmezdi, söylesem gülerdi zaten. Ah! O gülümsemesi. İnanmayarak gülümsemesi. Dudağının bir kenarını çapkınca kıvırır, gözlerini devirirdi. İzlediğimiz düşük bütçeli filmlerin aşk sahnelerinde de aynı gülüşünü yapardı. Ben üzerime alınırdım. Bu yüzden söylemedim ona, kendisini.  Bana gülmesine katlanamazdım, bunu göze alamazdım, dayanamazdım.

Bazen ağlarken, gülmeye başlardı. Endişeyle izlerdim.
'Deli olduğumu düşünüyorsun değil mi?' derdi kahkalarının arasında sıkıştırırak.
Endişemi gizler ben de eşlik ederdim kahkahasına, neye güldüğümü bilmeden.

Sonra çeker giderdi. Onu bulmamı istediğinde bulurdum.
Onu her bulduğumda, karnımdaki derin kara delik daha da derinleşmiş, büyümüş olurdu.


Hiç yorum yok: