20 Ağustos 2012 Pazartesi

EE

İstanbul' a gitmek için hazırlanırken sevgili facebook tarafından yazı-mazı'nın da yazarlarından biri olan Buğra'nın, taa Ankara'dan kalkıp İzmit'e, oradan da bizim evimize uzaklığı, pek de uzak olmayan Değirmendere'ye geldiği haberini aldım.
Konuştuk, anlaştık. 'Ateş almaya mı geldiniz?'' dedirttirecek kadar kısa bir süre Değirmendere'de görüstük.
Yanında arkadaşlarının da olduğunu söyledi Buğra.

Arkadaşlarının üçte ikisi tanıdıktı zaten.
Biri, eski yurt arkadaşım, biri, taa üniversite sınavına hazırlanmak için gittiğim dershaneden arkadaşım çıktı.
Bir bayan daha vardı, onunla da o anda tanıştık.

Daha önceden tanışıklığım olanları ellerinden sıkıp yanaklarından öperek selamladım. 
Diğer bayanı ise; 'hazir ol'da, one dogru egilerek selamdim. Japonlarin, dovuse baslamadan evvel 'oss' diye öne eğilmeleri gibiydi. Ayip oldu.(Olur da okursanız, özür, gerildim biraz. Memnun oldum aslında ben)

Cok uzun zaman once, gerek arkadas ortami faktoru gerekse yas faktorunden cok da ilerlemeyememis muhabbetimizi devam ettirmeye calistim.

'Ee sen yurttakilerle  gorusuyor musun?' diye sordum.

'Ayri dustuk tabi, facebooktan falan gorusuyoruz. Sen gorusuyor musun Rezzan?'
Hemen hemen ayni cevabi verdim ben de.

'Ee,  sen dersaneden sonra nereyi kazandin?' diye sordum diger arkadasima.
'İstanbul'da okudum. Su anda bolumumle alakasiz bir iste calisiyorum' dedi.

Allahim dedim, çok sıkıcıyım. Ben olsam, kendimle konuşmam.

Her cumleye de 'eee' diye baslamam da ayri bir asosyallik göstergesiydi.

'Ee sen naptin Buğra?'
'Ee sen sigarayi birakmamis miydin?'
'Ee sen seyle gorusuyor musun peki? Adini sen soyle... Neydi yahu adi?' gibi cumleleri kurup durdum muhabbeti sarmayan tipler gibi. Nitekim, sarmadı.

Hal boyle olunca, geri cekildim. Dinlemeye basladim sessiz sessiz.
Muhabbet, 'yuksek lisans- doktora- sinavlar' ucgeninde donmeye basladi. Ne yuksek lisansim vardi, ne de doktoraya iliskin elle tutulur bir bilgim.

Artik seviye atlamistim. Daha once sadece 'muhabbete katilamayan' dim. Simdi de 'egitim seviyesi dusuk' olmustum ilaveten.

Muhabbet devam ediyordu, sonradan tanistigim bayan, muhendismis, tez mi yapmis ne, yosunlar falan bir seyler anlatiyordu. Kafamda baska seyler oldugundan bir b.k anlamadim acikcasi.

Kisa bir sessizlik olmasini bekledim, geldi.
Oturdugum yerden yavasca kalkarken gereksiz  gereksiz haber verdim, ondan sonraki 45 saniyemin nasil gececegini.
'Ben bi bakkala gideyim de geleyim, surdakine..' Hey Allahım..

Neyse, bakkala girdim. Yasli gibi ama degil bir amca, tutturdu kolanya vereyim diye.

 'Bayram kizim al al cekinme seker de al, al bak kolonya, bilmem nerden geldi bu kolonya, unludur bu'
Unlu kolonya mi olurmus, Allah askina ya?
Neyse, kiramadim pek tabi. Kolonyayı sürer sürmez, yüzüm ekşidi. Hacı misi midir nedir, öyle bir koku, agiiiiirrrr bir koku yayildi tum dükkana.

Geri dondum oturdugumuz yere. Artik sıfat tamlamam daha da bir genislemisti.

Hem muhabbete giremiyordum, hem egitim seviyem dusuktu, hem de haci misi kokuyordum.
Islak mendille ellerimi sildim ama yoook bana misin demedi. Saldim gitti.

Bir zaman sonra, kardesim mesaj atmis,' Ben geldim, nerdesin abla?' diye, 'Oraya doğru yürüyorum, bekle' dedim cevap olarak. Buğra ve arkadaslarından müsaade  alip kalktim.

Olur da, tanışırsak, bilin diye söylüyorum..
Ben normal şartlarda hacı misi kokmam.

1 yorum:

Unknown dedi ki...

Bence kendine haksızlık ediyorsun alsında sıkıcı olan bizlerdik :))